Hoşgeldiniz  

SAVAŞ EKONOMİSİ VE GAZİANTEP’E YANSIMALARI (Köşe Yazısı-Halil Eyyupoğlu)

admin | 07 Mart 2022 | Ekonomi, Gündem, HALİL EYYUPOĞLU Köşe Yazısı, Köşe Yazıları, Politika, Tüm Manşetler


admin
oeyyupoglu1@gmail.com

SAVAŞ EKONOMİSİ VE GAZİANTEP’E YANSIMALARI

Gaziantep Valimiz Davut Gül sosyal medya hesabından yayınladı;

“Gaziantep’te gıda üretimi/toptan ve perakende satışı yapılan iş yerlerinde ürün eksikliği bulunmamaktadır.

Fiyat denetimleri düzenli yapılmakta olup fahiş fiyat uygulayan işletmelere gerekli yaptırım uygulanmaktadır.

Dünyanın 180 ülkesine gıda satan bir şehirde paniğe gerek yok”

Faiz,kur,fiyat artışlarının üzerine birde Ukrayna-Rusya savaşı dünya ekonomisi bir yana Türkiye ekonomisini de iyice etkiledi.

Ekonomide kıtlık tanımına baktığımızda  ev ekonomisiyle ülke ekonomisinin yapısının neredeyse aynı olduğunu görürüz.  Ev idaresiyle “kısıtlılık-tutumluluk” kökeninden gelen iktisat kelimesi aslında eş anlamlıdır ve aynı bilimi de ifade eder.

Toplumdaki  sınırsız ihtiyaçlar, diğer taraftan bu ihtiyaçları karşılayacak mal ve hizmetleri üretecek kaynakların kıtlığı iktisat biliminin ortaya çıkmasına neden oldu.

 İktisat biliminin temel amacı kıtlık sorununa çözüm bulmaktır. Tüm toplumlar kıt kaynaklar temel sorununa çözüm bulmak için uğraşmaktadırlar.

Dünya paylaşım savaşları yani 1. Dünya savaşı, İkinci Dünya savaşı, sömürgecilik, ülke işgalleri bu kıt kaynakların temel sorunlarına çözüm bulma çabalarından öte bir şey değil.

Kim bu savaş ekonomisinin getirdiği paydan ne alacak; bunu zaman haliyle kendiliğinden gösterdi ve gösteriyor.

Ukrayna’ya destek verip de sadece seyreden bir Batı mı bu paylaşımdan büyük pay alacak,yoksa yaptırım uyguladıkları Rusya mı büyük payı alacak. Ya da Rusya ekonomisi yaptırımlar nedeniyle zayıflarken Amerika’nın ekonomi büyüklüğünü sollayan Çin mi sessiz kalarak bu paylaşımdan en yüksek payı alacak?

Bu paylaşım savaşının ortasında kalan Türkiye’nin durumu nasıl olacak?

Öncelikle bu soruya cevap verebiliyor muyuz?

SGK verilerine göre 2001 yılında kayıtlı çalışan işçilerin yüzde 54,9’u asgari ücretle çalışıyordu. Yani verilere göre 10 milyon kişi asgari ücretle çalışıyor.

Geçen yıl sonu itibarıyla toplam emekli sayısı 13 milyon 644 bin 30.

Basit usulde faaliyet gösteren esnaf sayısı 835 bin.

TUİK verilerine göre Türkiye’de okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde 9 milyon 352 bin 605’i erkek, 8 milyon 733 bin 338’i kız olmak üzere toplam 18 milyon 85 bin 943 öğrenci örgün eğitim alıyor.

Asgari ücretli, basit usuldeki esnafı ve emekliyi eşi ile birlikte hesap ederseniz 49 milyon kişi eder.Bunun üzerine hiç geliri olmayan okuyan öğrenciyi de eklerseniz 68 milyon kişi eder.

Yani bu ülkede 68 milyon kişi yoksul ve dar gelirli yada geliri olmayan öğrenciler.

Buğdayın kilogramı 6 TL ye yaklaşırken, mazotun litresi 20 TL yi aşmışken üstüne birde savaş ekonomisi vurmuşken;

Daha önce de yazmıştım bir Stagflasyon tehlikesi bizi bekliyor. Yani enflasyon içinde durgunluk.

Şimdi gelelim kıtlık faktörüne. Daha önce demiştik ev ekonomisi diye..

Mutfak şimdilik kredi kartıyla düşe kalka yürüyor.

Ya yarın….Mutlaka çanlar kapımızda çalacak. Sonra da midemizde çalacak.

Tehlikenin bir boyu da gıda tedariki..

Ayçiçek yağı tedarikinde  sıkıntı var. Türkiye yağ ithalatında birinci sırada. Azak Denizi’nde Rus müdahalesiyle 22 gemi bekletiliyor. Rusya ve Ukrayna ham yağda büyük üretici. Rusya – Ukrayna Savaşı nedeniyle bu iki ülkeden ayçiçek yağı ithalatı yapılamıyor. Yağ ithalatının % 70’i Rusya ve Ukrayna’dan. Market rafları dahil 1-1.5 aylık yağ kaldı. Türkiye stoklar bitince şimdiden yağsız kaldı anlamına geliyor.

Mazot 20 lirayı geçti

 Çiftçi mazot alamazsa tarlayı süremez, üretim, hasat yapamaz.

TMO, 435 bin ton ekmeklik buğday ithalat ihalesinde 285 bin ton alım yaptı

 Ton başına 408 ile 517 dolar arasında fiyat verildi. Ortalama alış maliyeti kilogramı 7 TL

285 bin ton buğday,408 ile 451,70 $ arasında değişen fiyatla satın alındı. (Veriler Dünya Gazetesi Ali Ekber Yıldırım)

1980 li yıllarda dünyada  İspanya’dan sonra zeytin üretiminde ikinci ülke idik.

1945-50 ABD kültür emperyalizminin zeytinyağı yerine, dok trans yağı yedirme politikası bir yana Türkiye’de son 10 yıl hariç 30 yıl boyunca zeytin katliamı yaşandı.

Geçen günlerde başımıza bir taş daha düştü; maden kararnamesi..

Prof. Dr. İlber Ortaylı’dan maden kararnamesi konusunda bir açıklama geldi;

“Türkiye zeytinlikleri hiç de küçümsenecek miktarda değil, daha doğrusu değildi. Çok ciddi tedbirler almazsak bırakın etrafa zeytin satmayı, kendi ihtiyacımızı bile karşılayamayacak duruma düşeceğiz. Bugün yayınlanan yönetmelik mutlaka gözden geçirilmeli, yoksa çok geç olacak.”

Şimdi Sayın Gaziantep Valisi Davut Gül’ün iyi niyetli olarak yaptığı açıklamadaki şu cümleye;

“Dünyanın 180 ülkesine gıda satan bir şehirde paniğe gerek yok”

Savaş gerekçesiyle 3 ürüne ihracat kısıtlaması yapıldı.

Kuru fasulye, mercimek ve dökme zeytinyağı ihracatına kısıtlama getirildi.

Ama hiç kimse litresi 20 TL olan mazotun zammını önemsemiyor. Zam gelecek diye akaryakıt istasyonlarına da saldırmıyor.

Ama Ayçiçek yağı gibi ana gıda maddesine yönelmeler elbette bu savaş ekonomisinde doğal olan davranış.

Sorun Ayçiçek yağı ise neden zeytinlerimizi katlediyoruz????

Hem bilimsel hem de ekonomi yanı güçlü olan “GASTRONOMİ” yi Gaziantep ile başarıyla bütünleştiren Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Fatma Şahin de bu yönde bir görüş bildirmeli.

Aynı zamanda Gaziantep Sanayi  Odası, Ticaret Odası, Ticaret Borsası, GAİB Başkanları da görüşlerini bildirmeli.

Etiketler:
Yorumunuz
Konu hakkındaki görüşleriniz nelerdir?

EN SON HABERLER

Gaziantep'in İlk Haber Ajansı