Hoşgeldiniz  

STAGFLASYON TEHLİKESİ; ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR (Halil Eyyupoğlu – Köşe Yazısı)

admin | 04 Ocak 2022 | Ekonomi, Genel, Gündem, HALİL EYYUPOĞLU Köşe Yazısı, Köşe Yazıları, Politika, Tüm Manşetler


admin
oeyyupoglu1@gmail.com

STAGFLASYON TEHLİKESİ; ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR

Gerek mevduatlardaki kur garantisi, gerekse dövize yapılan tamponlama, dildeki şekillenen faiz indirimi..

Gerçekte döviz kur ile faiz yüksekliği arasındaki çap giderek artarken; dövizin tekrar örneğin doların 18 TL ye tırmanma beklentisi piyasalarda durgunluğa yol açtı.

Asıl korkulan şu; yüksek kurdan hammaddeyi alan üretici ürettiği malı düşük kur TL değerinden satamayacağına göre bir bekleme süresi piyasalarda egemenliğini sürdürüyor.

Fiyat artışları ve enflasyonun altında seyreden gelirlerin olumsuzluğu elbette durağan ekonomiye yansıyacaktır.

Fiyatlar artarken alım gücünün giderek düşmesi demek  yani enflasyon yüksekliği ile  piyasalardaki durgunluk bizlere farklı bir tanımı ortaya koyuyor. Bu tanım hiç şüphesiz stagflasyon..

 Örneğin  doların 18 TL iken 13 TL ye düşmesindeki 5TL lik farkın mevduat faizlerine yansıması bize hala dolar kurunun 13+5= 18 TL olan bir maliyetimizi ortaya koyuyor. Yani  13 TL dolara,5 TL de onun faizine ödüyoruz ve bize gerçek maliyet 18 TL dir.

Bu nedenle fiyatların düşmeyeceği maliyet açısından böyle..

Bu kanıya nereden varıyorum; 1978 MC hükümeti ile Ecevit hükümeti(11 ler dahil) yıllarında gençliğimizde her yere yazmıştık; “Zam zam zam ucuzluk ne zaman” diye.

O yıllarda her mart ayında gelen zamlar insanları çileden çıkarırdı ama; gelir yani alım gücüde yükselen fiyatlara göre yüksekti. O dönem Gaziantep Müteahhitleri hariç (iflaslarıyla ünlendiler)  özellikle esnaf neredeyse köşe olurdu.

Şöyle ki; döviz yasaktı; dolayısıyla herkesin tasarrufu ya altın ya özellikle Gaziantep’te fıstık yada bankada yatan tasarruf mevduatıydı.

En garantili yatırım kadının kolundaki altın, evin altındaki Antep fıstığı.

Maşallah Şirahanı hem altını hem Antep fıstığını hem de faizi kontrol edebilen tek borsaydı.

Doktoru, bankacısı, muhasebecisi, Almancısı gelir komisyoncuya parayı verir bana 10 ton fıstık al sende kalsın der ve o para o piyasada sirküle olur giderdi.

Elbette her piyasanın da bir riski vardı; fıstıkçılıkta da batan olurdu. Adam kaçar giderdi. Aynı zamanda bankada batar insanların tasarrufları giderdi.

1980 de bu daha da hızlandı. Özal ile dövizin serbest bırakılması ve ihracat atağı Türkiye’de bir yaşam seviyesini de arttırdı.1990 lara gelindiğinde tasarruflar yüksek faizlerle “Banker” lere akmaya başladı.

5 Nisan kararlarını iyi hatırlayalım. Örneğin o zaman piyasada Alman markı hakimdi; 4 misli bir günde döviz artışı oldu.

Borcu olan battı. Dövizi olan ihya oldu. Dolayısıyla ticari hayatta uzun vadeli senetlerle TL olarak iş döndüğü için bu işin zarar edeni olmadı.

Bir mali 12 ay vadeli alan bir tüccar düşünelim;  12 ay boyunca gelen zamlardan dolayı vadesi gelene kadar 5 para ödemeden aldığı malın 7-8 e katlandığına tanık olduk.

1999 Kasım krizine gelindiğinde bir gecelik repo 7500 olunca bankalar battı dolayısıyla bankalarda mevduatı olan tasarrufçuların paraları da gitti.

Karımız ne oldu burada ; bankalar yasası değişti; bu güne damgasını vuran ve başarılı yönetilen TMSF ler ve Bankacıkılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) ortaya çıktı.

O günden bu yana batan banka veya tasarrufu yok edilen vatandaşı bankalar önünde gördük mü hayır; ilk zamanlarda devletin uyarılarına rağmen “offshore” cuların paraları da gitmiş oldu.

2000’li yıllara gelindiğinde 20 yıllık sürecin akışını bu ülkede başarıyla yöneten Kemal Derviş ve onu izleyen Mehmet Şimşek’i unutmamız gerekiyor.

O günden bugüne yani 2000-2020 arasında dolar kuru bakın ne olmuş;

2000 yılı 1 dolar 624 TL

2005 yılı 1 dolar 1341 TL

2010 yılı 1 dolar 1400 TL

2015 yılı 1 dolar 2700 TL

2020 yılı 1 dolar 5940 TL

2021 yılı 1 dolar ilk 6 ay 7400 TL

2021 yılı 1 dolar ikinci 6 ay 14000 TL

 Buradaki verilere bakıldığında her 5 yılda bir döviz bizde 2 misli artmış. Arttığı gibi ucuz faizlerle çoğu insan hem araç sahibi hem de ev sahibi olmuş. Üstelik yaşam seviyesi, sosyal denge giderek artmış.

Geçmiş verilere göre önümüzdeki 5 yıl için iki misli bir artış 5 yıl olması gerekiyor ki bu nominal tablo bozulmasın. Çünkü önümüzdeki 5 yıllık beklenti ilk yıl 2021 yılında yakalamış oldu. Gelecek 4 yılda döviz kuru artmaz ise artış geleneğini de bozmamış olur.

Lakin  yazımın  başında da söylediğim gibi beklenti dolar kurunun 18 TL olması bizleri tedirgin ediyor.

Dahası sadece döviz tedirgin etmiyor ekonomideki durağanlık yani olası stagflasyon tedirgin ediyor.

İnşallah diğer yıllarda bu tehlikeyi görmez ve yaşamayız.

İnşallah ihracattaki başarı sosyal hayatımıza yansır..

Etiketler:
Yorumunuz
Konu hakkındaki görüşleriniz nelerdir?

EN SON HABERLER

Gaziantep'in İlk Haber Ajansı